Yeni Türk Ticaret Kanunu kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor. Yasa, ticaret hayatında pek çok uygulamayı kökünden değiştirecek. Yeni düzenlemede ülkemizde kullanılan muhasebe sistemi uluslarararası muhasebe standartlarına uygun hale getiriliyor. Ayrıca şirketler finansal raporlama ilkeleriyle küresel ticarete daha fazla eklemlenecekler.
Yeni TTK Muhasebe Standartlarını Değiştirecek
TEB KOBİ TV.
yeni ttk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yeni ttk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
28 Haziran 2012 Perşembe
25 Haziran 2012 Pazartesi
Yeni TTK Değişiyor: Şirkete Borçlanma Yasağı Kalktı
1 Temmuz 2012'de yürürlüğe girecek Yeni Türk Ticaret Kanunu ile şirket ortakları sermaye taahhüdünden doğan vadeli borçlarını ödedikleri takdirde şirkete borçlanabilecekler. Taahhüt yerine getirilmediği halde borcu verene adli para cezası ve hapis cezası var. Ayrıca yönetim kurulu üyelerinin akrabalarının firmadan vadeli ya da taksitli mal alması durumunda karşı karşıya kalacakları adli para cezası ve hapis cezası uygulaması da kalktı.
Yeni TTK Değişiyor: Şirkete Borçlanma Yasağı Kalktı TEB KOBİ TV.
Konuşmacılar Prof. Şükrü Kızılot | Vergi Uzmanı
Ekrem Sarısu | Sosyal Güvenlik Uzmanı
Yeni TTK Değişiyor: Şirkete Borçlanma Yasağı Kalktı TEB KOBİ TV.
Konuşmacılar Prof. Şükrü Kızılot | Vergi Uzmanı
Ekrem Sarısu | Sosyal Güvenlik Uzmanı
21 Haziran 2012 Perşembe
Yeni TTK Hakkında Özet Bilgiler

Şirketlerin Yeni Türk Ticaret Kanunu na göre beklediği ikincil düzenlemeler tasarı aşamasından geçip hükümet nezdine geçmiştir. Siyasi partiler tasarı metninde uzlaşırsa en kısa sürede yasalaşacak. Daha önce yazdığımız özet bilgiler çalışması şuan da taslak halinde olan düzenlemelere göre tekrar güncellenmiştir .
ESKİ HALİ: İnternet sitesinin açılma zorunluluğu, burada bilgilerin yayınlanacak olması, şeffaflık ve kamuyu aydınlatma ilkesi yerine getirilmesi hedeflenmektedir . 01 Temmuz 2013 son gün.
Tasarı düzenleme şu şekilde ; İnternet sayfası kurma yükümlülüğünü düzenleyen madde de yeni internet sitesi açacaklar işyeri tescilden itibaren 3 ay içinde gerekli bilgileri yayımlayacak. Var olanların ise; yasanın yürürlüğe giriş tarihinden itibaren 3 ay içinde internet sitelerini yasaya göre düzenlemek zorunda kalacaklardır.

ESKİ HALİ : Ltd.Şti de sermaye taahhüdü hemen ödenecek. A.Ş. lerde ¼ kuruluştan önce kalanı 24 ay içerisinde yerine getirilecektir.
Tasarıdaki düzenlemeye göre ; Ltd.Şti. lerde de aynı uygulama yapılacak. Yani; sermayenin ¼ ü kuruluştan hemen önce geri kalanı 24 ay içerisinde ödenmesi olanağı tanınmıştır.
ESKİ HALİ : A.Ş. lerde yönetim kurulu üyelerinin en az ¼ ünün yüksek öğrenim görmüş olmasını şart koşmuştur. Ancak tek üyeye düşerse bu şart aranmayacaktır.
Tasarıya göre; bu madde yürürlükten kaldırılmıştır. Yüksek öğrenim şartı aranmayacaktır.
ESKİ HALİ : Sermayenin korunması prensibi gereği Ortağın şirkete borçlanması yasaklanmıştır. Ticari borç, iştirak ve sermaye taahhüt borcu konuları hariçtir. Şirketten kaynak kullanımı yasaklandığı için ortağa ÜCRET, İKRAMİYE, KAR PAYI AVANSI(Ltd.Şti lerde yok) olmasını / verilmesini öngörmüştür. 30.06.2015 tarihine kadar Yeni TTK yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 yıl içinde nakden borcu kapatabilecek. (ortağın şirkete borçlanması sadece şirketten para çekmesi değil ; belgesiz / belgelendirilemeyen harcamalar, şahsi harcamalar, g.resmi işlemler de ortak c/h kullanıldığı unutulmamalıdır.
Tasarıya göre ortakların şirketten borç para alması yasağı ciddi biçimde esnetilmiş ve hatta yok sayılmıştır. Yeni düzenlemeyle birlikte; “ pay sahiplerinin, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını yerine getirmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte karı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamazlar.” ifadesi mevcuttur. Bu durumda sermaye taahhüdünü yerine getiren şirket ortağı şirkete borçlanabilecektir manası çıkmaktadır. Tabi burada ilgili V.U.K. hükümlerinde de değişikliğe gitmek gerekli olacak.
- Hapis cezalarında esnekliğe gidilmiş olup neredeyse her fiile hapis cezaları yerine ağırlıklı olarak adli para cezaları getirilmiştir.
- ESKİ HALİ : 14 Ağustos 2012 tarihine kadar A.Ş. ve LTD.ŞTİ. sözleşmelerini yeni TTK ile uyumlu hale getirmelidir.
Yeni düzenlemeyle birlikte; mevcut sözleşmelerini yeni kanuna göre uyarlamaları için gereken süre 01 Temmuz 2013 tarihine uzatılmıştır.
- ESKİ HALİ : 01 Ocak 2013 tarihinden itibaren muhasebe kayıtlarını Türkiye Muhasebe Standartlarına göre tutacak ve mali tablolarını da bu standartlara göre düzenleyecektir. Ancak 2012 yılı ile karşılaştırmalı olacağı için 2012 yılındaki kayıtların da bu esasa göre düzenlenmesinde fayda var.
Tasarıya göre; “31.12.2012 tarihinde çıkaracakları bilançolarını TMS ye göre düzeltmek ve düzeltilmiş bilançolarını 01.01.2013 açılış bilançosu olarak ticari defterlerine kaydetmek zorundadırlar.” İfadesi geçmektedir.
- ESKİ HALİ : Yeni TTK ile birlikte sermaye şirketlerine ait her türlü kağıt ve belgede aşağıdaki bilgilerin yer alması zorunluluğu getirilmiştir. Tacirin sicil numarası, ticaret unvanı, işletmesinin merkezi, tacir sermaye şirketi ise taahhüt edilen ve ödenen sermaye, internet sitesinin adresi ve numarası gösterilir. Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde, sırasıyla yönetim kurulu başkan ve üyelerinin; müdürlerin ve yöneticilerin adları ile soyadları gösterilir. Tüm bu bilgiler şirketin internet sitesinde de yayımlanır.
Beklenen yeni düzenlemede; Ödeme kaydedici cihaz, fatura vb belgelerde yer alması zorunlu bilgiler sınırlanacak. Patronların isimleri yazılması zorunluluğu kaldırılacak.
Kanundaki "her türlü belge" ifadesi yerine, hangi belgelerde olacağı tek tek sayıldı. Yeni düzenlemede, işletmeyle ilgili düzenlenen ticari mektuplar, ticari deftere yapılan kayıtların dayandığı belgelerde sicil numarası, unvanı, işletmenin merkezi bilgileri yer alacak. İnternet sitesi kurma yükümlülüğünde olanlar bunlara ek olarak tescil edilen internet sitesi adına da yer verecek. Aynı bilgiler internet sitesine de konulacak. İnternet sitesinde bunlara ek olarak sadece anonim şirketlerde, yönetim kurulu başkan ve üyelerinin ad-soyadları, taahhüt edilen ve ödenen sermaye, limited şirketlerde ise müdürlerin ad-soyadları ile taahhüt edilen ve ödenen sermayeler ve yine komandit şirketlerde yöneticilerin ad soyadları ile sermaye bilgilerine yer verilecek. Buradaki tarih de yani ; bilgilerin belgelerde gösterilmesi zorunluluğu 01.01.2014 tarihine uzatıldı.
- ESKİ HALİ : Yeni TTK ile birlikte tüm ticari defterlerin Açılış ve Kapanış tasdikleri zorunlu hale getirildi. Açılış tasdiki zamanı ile açıklama/tebliğ beklenirken kapanış tasdiki izleyen faaliyet döneminin 6.ay sonuna kadar yapılabilecektir.
Tasarı düzenlemeye göre ; pay defteri, genel kurul toplantı ve müzakere defteri yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla izleyen faaliyet döneminde de kullanılabilecek. Yeni defter tasdiki yaptırmaya gerek kalmayacak.
- ESKİ HALİ : Yeni TTK ya göre; A.Ş. ve LTD.ŞTİ. ler aşağıdaki defterleri tutmak ve açılış kapanış tasdiki yaptırmak zorundadır:
Yevmiye Defteri , Defter-i Kebir , Envanter Defteri, Karar Defteri, Pay defteri, Genel Kurul toplantı ve müzakere defteri, İnternet sitesi defteri
Kapanış tasdiki zorunlu olan defter sayısında azaltmaya gidildi. Yevmiye defteri, Envanter defteri yönetim kurulu karar defteri izleyen faaliyet döneminin 3.ayın sonuna kadar kapanış onayı yaptırılacak. İnternet sitesi defter tutma zorunluluğu da kaldırıldı.
Aşağıda yer alan bilgiler de daha önce yayınlanan özet bilgilere ilave olarak belirtilmiştir:
- Yeni TTK ile birlikte ULTRA VİRES kaldırılacak. ULTRA VİRES: Eski TTK ya göre A.Ş. ve LTD.ŞTİ. şirketler ana sözleşmelerinde yer alan faaliyet konuları dışında başka işleri yapamıyorlardı. Yeni TTK ya göre; 01 Temmuz 2012 tarihinden itibaren; A.Ş. veya LTD.ŞTİ. ana sözleşmesinde faaliyet konuları arasında olmayan işleri de yapabilecek.
- Yeni TTK ile birlikte 400 md. Yer alan bağımsız denetim yetkisi; SMMM ve YMM ruhsatına sahip olanlarca yapılacağı belirtilmekteydi. Tasarıda ise; bağımsız denetçinin kim olacağı ile ilgili tüm yetkiler Kamu Gözetimi kurumuna bırakılmıştır.
- Yine tasarıya göre ; “On yıl içinde toplam yedi yıl denetçi olarak atanan bağımsız denetçi yada bağımsız denetim kuruluşu üç yıl geçmedikçe denetçi olarak yeniden seçilemez.” Denmektedir.
- İşlem denetçisinin yetkileri de ortadan kaldırılmış, işlem denetçisinin yapacağı bir çok işlem yönetim kuruluna bırakılmıştır.
- Bağımsız Denetim zorunluluğuna tabi hangi şirketlerin olacağı Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek olup, konuyla ilgili tebliğ beklenmektedir. Burada yıllık ciro ve personel sayılarına göre ölçeklere ayrılacağı beklenmektedir.
- Bağımsız denetçi seçme zorunluluğu eski haline göre 01 Mart 2013 tarihine kadar iken, yeni tasarıda bu tarih 31 Mart 2013 tarihine uzatılmıştır.
7 Haziran 2012 Perşembe
Yeni Türk Ticaret Kanununa Göre Yönetim Kuruluna İlişkin Düzenlemeler
Yeni TTK'ya göre yönetim kurulu en az kaç kişiden oluşacaktır?
Eski TTK'ya göre yönetim kurulunun en az üç kişiden oluşması gerekirken, yeni TTK ile bu sayı bire indirilmiştir. Dolayısıyla, 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren yönetim kurulu bir kişiden oluşabileceği gibi daha fazla sayıdaki kişiden de meydana gelebilecektir.19- Yeni TTK'ya göre; pay sahibi (ortak) olmayan gerçek kişiler, yönetim kurulu üyeliğine seçilebilecekler mi?
Eski TTK'ya göre, ortak olmayan kişiler yönetim kurulu üyeliğine seçilebilmekte ancak bu kişilerin göreve başlayabilmeleri için şirkete ortak olmaları gerekmekteydi. Yeni TTK ile şirket ortağı olmayan kişiler yönetim kurulu üyesi olarak seçilebilecek ve bu görevlerine de ortak olma şartını yerine getirmeden başlayabileceklerdir.
Eski TTK'ya göre, ortak olmayan kişiler yönetim kurulu üyeliğine seçilebilmekte ancak bu kişilerin göreve başlayabilmeleri için şirkete ortak olmaları gerekmekteydi. Yeni TTK ile şirket ortağı olmayan kişiler yönetim kurulu üyesi olarak seçilebilecek ve bu görevlerine de ortak olma şartını yerine getirmeden başlayabileceklerdir.
Yeni TTK'ya göre, şirketin tüzel kişi pay sahipleri (ortakları) yönetim kurulu üyeliğine seçilebilecekler mi?
Eski TTK'ya göre, pay sahibi olan tüzel kişiler yönetim kurulu üyeliğine seçilememekte, fakat bunların temsilcisi olan gerçek kişiler yönetim kurulu üyesi seçilebilmekteydi. Yeni TTK ile tüzel kişi pay sahiplerinin yönetim kurulu üyesi olarak seçilmelerine olanak tanınmıştır. Konuyu örneklemek gerekirse, ABC İnşaat Anonim Şirketi, DEF Turizm Anonim Şirketi'nin pay sahibidir. ABC İnşaat AŞ, DEF Turizm AŞ'nin genel kurulu tarafından yönetim kurulu üyesi olarak seçilebilecektir. Yönetim kurulu üyesi seçilen ABC İnşaat AŞ, yönetim kurulu toplantılarına kendi adına katılacak olan gerçek kişiyi kendisi belirleyecek, bu kişiyi de istediği zaman değiştirebilecektir.
Yeni TTK'ya göre; yönetim kurulu üyeliğine seçilecek kişilerin hangi şartları taşımaları gereklidir?
Yeni TTK'ya göre, yönetim kurulu üyeliğine seçilecek gerçek kişiler ile tüzel kişi adına toplantılara katılacak olan gerçek kişinin tam ehliyetli olması gerekmektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile Yeni TTK'nın konumuza ilişkin hükümleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yönetim kuruluna seçilecek kişilerin aşağıdaki şartları taşımaları gerekmektedir.A - Ayırt etme gücüne sahip olması (Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmaması)
B- Ergin olması (18 yaşını doldurmuş olması veya evlenme ya da mahkeme kararıyla ergin kılınmış olması)
C- Kısıtlı olmaması
D- İflasına karar verilmemiş olması Türk Medeni Kanunu'na göre, aşağıdaki durumların varlığı halinde ergin olan bir kişinin ehliyeti kısıtlanmaktadır.
- Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanmaktadır.
- Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanmaktadır.
- Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanmaktadır.
- Yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her ergin kısıtlanmasını isteyebilmektedir.
B- Ergin olması (18 yaşını doldurmuş olması veya evlenme ya da mahkeme kararıyla ergin kılınmış olması)
C- Kısıtlı olmaması
D- İflasına karar verilmemiş olması Türk Medeni Kanunu'na göre, aşağıdaki durumların varlığı halinde ergin olan bir kişinin ehliyeti kısıtlanmaktadır.
- Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı sebebiyle işlerini göremeyen veya korunması ve bakımı için kendisine sürekli yardım gereken ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin kısıtlanmaktadır.
- Savurganlığı, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı veya malvarlığını kötü yönetmesi sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açan ve bu yüzden devamlı korunmaya ve bakıma muhtaç olan ya da başkalarının güvenliğini tehdit eden her ergin kısıtlanmaktadır.
- Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her ergin kısıtlanmaktadır.
- Yaşlılığı, sakatlığı, deneyimsizliği veya ağır hastalığı sebebiyle işlerini gerektiği gibi yönetemediğini ispat eden her ergin kısıtlanmasını isteyebilmektedir.
Yeni TTK'ya göre; yönetim kurulu üyeliğine seçilecek kişilerin yüksek öğrenim görmüş olmaları zorunlu mudur?
Yeni TTK'ya göre, yönetim kurulu üyelerinin en az dörtte birinin yüksek öğrenim görmüş olması gerekmektedir. Tek üyeli yönetim kurullarında ise bu zorunluluk aranmayacaktır. 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'nun 3 üncü maddesine göre, yükseköğretim; milli eğitim sistemi içinde, ortaöğretime dayalı, en az dört yarı yılı kapsayan her kademedeki eğitimin ve öğretimin tümü şeklinde; ön lisans da ortaöğretim yeterliliklerine dayalı, en az iki yıllık bir programı kapsayan nitelikli insan gücü yetiştirmeyi amaçlayan veya lisans öğretiminin ilk kademesini teşkil eden yükseköğretim şeklinde tanımlanmıştır.Dolayısıyla, yönetim kurulu üyeliğine seçilebilecek kişilerin yüksek öğrenim görmüş olma şartını yerine getirmiş sayılabilmeleri için en az ön lisans düzeyinde eğitim veren yükseköğretim kurumlarını bitirmiş olmaları bir başka deyişle ön lisans diplomasına sahip olmaları gerekmektedir. Konuyu örneklemek gerekirse, ABC Anonim Şirketi'nin yönetim kurulu bir kişi ise bu kişinin yükseköğrenimli olması gerekmemektedir. Bu şirketin yönetim kurulu 4 kişi ise bu durumda 4'ün, ¼'ü, 1 olduğundan en az 1 kişinin yükseköğrenimli olması gerekmektedir.
Yeni TTK'ya göre; yönetim kurulu bir kişiden oluşuyorsa bu kişinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması zorunlu mudur?
Yeni TTK'ya göre, yönetim kurulu bir kişiden oluşuyorsa bu kişinin yerleşme yerinin Türkiye'de olması ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması şarttır. Eğer yönetim kurulu birden fazla kişiden oluşuyor ise temsile yetkili en az bir üyenin de yerleşim yerinin Türkiye'de olması ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması gerekmektedir.
Yeni TTK'ya göre; yönetim kurulu üyeleri en çok kaç yıl görev yapmak üzere seçilebileceklerdir?
Eski TTK'da olduğu gibi Yeni TTK'da da yönetim kurulu üyeleri en çok üç yıl süreyle görev yapmak üzere seçilebileceklerdir. Esas sözleşmede aksine bir hüküm yoksa görev süresi sona eren kişiler tekrar yönetim kurulu üyeliğine seçilebileceklerdir.
Yeni TTK'ya göre; esas sözleşmeyle atanan veya genel kurul kararıyla yönetim kurulu üyeliğine seçilen kişiler görevden alınabilir mi?
Yeni TTK'ya göre, yönetim kurulu üyeleri ister esas sözleşmeyle atanmış olsunlar ister genel kurul kararıyla seçilmiş olsunlar, gündemde görevden alınmaya yönelik madde bulunsun veya gündemde bu yönde madde bulunmamakla birlikte haklı bir sebebin varlığı halinde genel kurul kararıyla her zaman görevden alınabilecekledir.Konuyu örneklemek gerekirse, ABC Anonim Şirketi'nin yönetim kurulu üyeleri esas sözleşmeyle 3 yıl süreyle görev yapmak üzere atanmışlardır. Bu kişiler, genel kurul gündeminde madde olması veya madde olmasa dahi haklı bir sebebin varlığı halinde (yolsuzluk yapmaları, birçok şirkette üyelik sebebiyle görevin ifasında güçlük gibi) genel kurul kararıyla görevden alınabileceklerdir.
Yeni TTK yürürlüğe girdiğinde, görevde olan yönetim kurulu üyeleri bu görevlerine devam edebilecekler mi?
6103 sayılı Kanun'un 25 inci maddesinde; Yeni TTK'nın yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunan anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin, görevden alınmaları veya yönetim kurulu üyeliğinin başka bir sebeple boşalması hâli hariç, sürelerinin sonuna kadar görevlerine devam edecekleri, ancak, tüzel kişinin temsilcisi olarak yönetim kurulu üyesi seçilmiş bulunan gerçek kişinin, Yeni TTK'nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde istifa edeceği, onun yerine tüzel kişinin ya da başkasının seçilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.Konuyu örneklemek gerekirse, ABC Anonim Şirketi'nin yönetim kurulu 4 kişiden oluşmaktadır ve bu kişiler şirketin 20 Mart 2012 tarihli genel kurul toplantısında 3 yıl süreyle görev yapmak üzere seçilmişlerdir. Bu kişilerin hiçbiri yükseköğrenimli değildir.
Bu durumda, seçilen kişiler görevlerine 21 Mart 2015 tarihine kadar devam edebileceklerdir. Seçilen yönetim kurulu üyelerinden bir veya birkaçı şirketin tüzel kişi ortaklarını temsilen seçilmiş iseler bu durumda bu kişilerin 1 Ekim 2012 tarihine kadar istifa etmeleri gerekmektedir. İstifa suretiyle boşalan kişilerin yerine de şirket genel kurulunca ya şirket ortağı olan tüzel kişi ya da başkaları seçilmelidir.
Bu durumda, seçilen kişiler görevlerine 21 Mart 2015 tarihine kadar devam edebileceklerdir. Seçilen yönetim kurulu üyelerinden bir veya birkaçı şirketin tüzel kişi ortaklarını temsilen seçilmiş iseler bu durumda bu kişilerin 1 Ekim 2012 tarihine kadar istifa etmeleri gerekmektedir. İstifa suretiyle boşalan kişilerin yerine de şirket genel kurulunca ya şirket ortağı olan tüzel kişi ya da başkaları seçilmelidir.
Yeni TTK'ya göre; yönetim kurulunca bir karar alınabilmesi için en az kaç üyenin toplantıda hazır olması ve en az kaç üyenin aynı yönde oy kullanması gerekmektedir?
Eski TTK'ya göre, yönetim kurulunun bir karar verebilmesi için, üyelerin en az yarısından bir fazlasının toplantıda hazır olması ve kararların da toplantıya katılan üyelerin çoğunluğuyla alınması gerekiyordu. Yeni TTK'ya göre, esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanıp, kararlarını da toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alabilecektir.Konuyu örneklemek gerekirse; eski TTK'ya göre, 5 kişiden oluşan yönetim kurulu en az 4 kişiyle (5÷2=2,5 +1=3,5 » 4) toplanabilecek ve en az 3 kişinin aynı yöndeki oyuyla karar alabilecek iken Yeni TTK'ya göre, en az 3 kişiyle (5÷2=2,5 » 3) toplanabilecek ve en az 2 kişinin aynı yöndeki oyuyla karar alabilecektir.
Oylarda eşitlik olması durumunda konu gelecek toplantıya bırakılacak, ikinci toplantıda da eşitlik olursa söz konusu öneri reddedilmiş sayılacaktır.
Örneğin, 4 kişiden oluşan yönetim kurulu, şirkete ait bir taşıtın satılması konusunu görüşmek üzere toplanmışlar ve 2 üye taşıtın satılması, 2 üye de taşıtın satılmaması yönünde oy kullanmış ise bu konuda karar alınmayacak ve konu gelecek toplantıya bırakılacaktır. İkinci toplantıda, 3 kişi taşıtın satılması yönünde oy kullanırsa taşıt satılabilecek yine eşitlik olması halinde taşıtın satılmasına yönelik öneri reddedilmiş olacak bir başka deyişle taşıt satışı yapılamayacaktır.
Oylarda eşitlik olması durumunda konu gelecek toplantıya bırakılacak, ikinci toplantıda da eşitlik olursa söz konusu öneri reddedilmiş sayılacaktır.
Örneğin, 4 kişiden oluşan yönetim kurulu, şirkete ait bir taşıtın satılması konusunu görüşmek üzere toplanmışlar ve 2 üye taşıtın satılması, 2 üye de taşıtın satılmaması yönünde oy kullanmış ise bu konuda karar alınmayacak ve konu gelecek toplantıya bırakılacaktır. İkinci toplantıda, 3 kişi taşıtın satılması yönünde oy kullanırsa taşıt satılabilecek yine eşitlik olması halinde taşıtın satılmasına yönelik öneri reddedilmiş olacak bir başka deyişle taşıt satışı yapılamayacaktır.
Yeni TTK'ya göre; yönetim kurulu toplantıları elektronik ortamda yapılabilecek mi?
Yeni TTK'ya göre, esas sözleşmede düzenlenmiş olmak kaydıyla, yönetim kurulu toplantıları tüm üyelerin bu toplantıya elektronik ortamda katılmaları veya bazı üyelerin fiziken mevcut oldukları toplantılara diğer üyelerin elektronik ortamda katılımıyla da icra edilebilecektir. Böylece, yönetim kurulu üyeleri fiziki olarak bir araya gelmeden de toplantı yapıp karar alabileceklerdir. Bu toplantılarda alınan kararların geçerli olabilmesi için de 27.soruda yer verilen çoğunlukların sağlanması gerekmektedir.
Yeni TTK'ya göre; yönetim kurulu üyeleri toplantılara vekil aracılığıyla katılabilecekler mi, toplantılarda birbirlerini temsilen oy kullanabilecekler mi?
Eski TTK'da olduğu gibi Yeni TTK'ya göre de yönetim kurulu üyeleri birbirlerini temsilen toplantılarda oy kullanamayacaklar ve toplantılara da vekil aracılığıyla katılamayacaklardır. Bir başka deyişle, yönetim kurulu üyelerinin gerek fiziki gerekse de elektronik ortamda yapılacak toplantılara bizzat katılmaları ve oylarını da bizzat kullanmaları gerekmektedir.
Yeni TTK'ya göre; yönetim kurulu üyeleri şirketin iş ve işlemleriyle ilgili bilgi alma ve inceleme yapma haklarını nasıl kullanabileceklerdir?
Yeni TTK'ya göre, her yönetim kurulu üyesi şirketin tüm iş ve işlemleri hakkında yönetim kurulu toplantısında;
A- Bilgi isteyebilecek,
B- Soru sorabilecek,
C- İnceleme yapabilecektir.
Her üye, yönetim kurulu toplantısında; herhangi bir defter, defter kaydı, sözleşme, yazışma veya belgenin yönetim kuruluna getirtilmesini, kurulca veya üyeler tarafından incelenmesini ve tartışılmasını ya da herhangi bir konu ile ilgili yöneticiden veya çalışandan bilgi alınmasını talep edebilecektir. Yine, her bir üye, şirket yönetimiyle görevlendirilen kişilerin ve komitelerin yönetim kurulu toplantılarında hazır bulunmalarını, bilgi sunmalarını ve sorulan sorulara cevap vermelerini isteyebilecektir.Ayrıca, her yönetim kurulu üyesi, yönetim kurulu toplantıları dışında, yönetim kurulu başkanının izniyle, şirket yönetimiyle görevlendirilen kişilerden, işlerin gidişi ve belirli münferit işler hakkında bilgi alabilecek ve görevinin yerine getirilebilmesi için gerekliyse, yönetim kurulu başkanından, şirket defterlerinin ve dosyalarının incelemesine sunulmasını da isteyebilecektir.
A- Bilgi isteyebilecek,
B- Soru sorabilecek,
C- İnceleme yapabilecektir.
Her üye, yönetim kurulu toplantısında; herhangi bir defter, defter kaydı, sözleşme, yazışma veya belgenin yönetim kuruluna getirtilmesini, kurulca veya üyeler tarafından incelenmesini ve tartışılmasını ya da herhangi bir konu ile ilgili yöneticiden veya çalışandan bilgi alınmasını talep edebilecektir. Yine, her bir üye, şirket yönetimiyle görevlendirilen kişilerin ve komitelerin yönetim kurulu toplantılarında hazır bulunmalarını, bilgi sunmalarını ve sorulan sorulara cevap vermelerini isteyebilecektir.Ayrıca, her yönetim kurulu üyesi, yönetim kurulu toplantıları dışında, yönetim kurulu başkanının izniyle, şirket yönetimiyle görevlendirilen kişilerden, işlerin gidişi ve belirli münferit işler hakkında bilgi alabilecek ve görevinin yerine getirilebilmesi için gerekliyse, yönetim kurulu başkanından, şirket defterlerinin ve dosyalarının incelemesine sunulmasını da isteyebilecektir.
Yeni TTK'ya göre; bilgi alma ve inceleme yapma hakkı, yönetim kurulunun diğer üyelerince engellenen yönetim kurulu üyesi ne yapmalıdır?
Şirketin iş ve işlemleriyle ilgili olarak bilgi alma ve inceleme yapma hakkı engellenen yönetim kurulu üyesi, bu haklarını kullanabilmek için şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine başvurabilecektir. Yapılan başvuru, mahkemece dosya üzerinden incelenecek ve karara bağlanacaktır. Mahkemenin konu hakkındaki kararı kesindir.
Yeni TTK'ya göre; yönetim kurulu üyelerinin mali hakları nelerdir?
Yeni TTK'ya göre, yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebilecektir.
Yeni TTK'ya göre; yönetim kurulu üyeleri veya bunların yakınları şirkete borçlanabilirler mi?
Yeni TTK'ya göre;A- Yönetim Kurulu üyelerinin,
B- Yönetim Kurulu üyelerinin, alt ve üst soyundan birisinin ya da eşinin yahut üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarının,
C- Yönetim Kurulu üyelerinin veya bunların alt ve üst soyundan birisinin ya da eşinin yahut üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarının ortağı oldukları şahıs şirketleri ve en az yüzde yirmisine katıldıkları sermaye şirketlerinin, şirkete nakit veya ayın olarak borçlanmaları yasaklanmıştır.
Ayrıca, bu kişiler için şirket kefalet, garanti ve teminat veremez, sorumluluk yüklenemez, bunların borçlarını devralamaz. Anılan yasağa aykırı davranan yönetim kurulu üyeleri ile bunların yakınları hakkında en az 6.000 TL en fazla da 73.000 TL tutarında adli para cezası uygulanacaktır.
B- Yönetim Kurulu üyelerinin, alt ve üst soyundan birisinin ya da eşinin yahut üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarının,
C- Yönetim Kurulu üyelerinin veya bunların alt ve üst soyundan birisinin ya da eşinin yahut üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarının ortağı oldukları şahıs şirketleri ve en az yüzde yirmisine katıldıkları sermaye şirketlerinin, şirkete nakit veya ayın olarak borçlanmaları yasaklanmıştır.
Ayrıca, bu kişiler için şirket kefalet, garanti ve teminat veremez, sorumluluk yüklenemez, bunların borçlarını devralamaz. Anılan yasağa aykırı davranan yönetim kurulu üyeleri ile bunların yakınları hakkında en az 6.000 TL en fazla da 73.000 TL tutarında adli para cezası uygulanacaktır.
Dünya Gazetesi ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü uzmanları tarafından hazırlanmıştır.
31 Mayıs 2012 Perşembe
Muhasebe Kayıtları Fişler Yok Edilerek Düzeltilebilir mi?
Mükelleflerin mükellefiyetlerinin tesisi ve kazancın elde edilmesine dair niyet ve işlemlerinden başlayarak, elde edilen kazancın beyanına kadar devam eden süreçlerde vergi yasaları bakımından en temel takipleri muhasebe ve kayıt alanında yapılan usul düzenlemelerine dayanır. Nihayetinde varlık ve kaynaklardaki artış ve azalışlarla bunlara ilave edilen ya da bunlardan eksiltilen değerlerin herbir fonksiyon veya işlem bazında izlenmesi ve raporlanması sadece vergi beyanına ilişkin verilerin oluşması bakımından değil aynı zamanda işletmelerin verimli ve etkin yönetilmesi bakımından da bir gerekliliktir.
Vergi Usul Kanunu’nun 171. maddesinde hükme bağlandığı şekliyle mükelleflerin bu Kanun’a göre tutacakları defterlerin vergi uygulaması bakımından maksadı;
1- Mükellefin vergi ile ilgili servet, sermaye ve hesap durumunu tespit etmek;
2- Vergi ile ilgili faaliyet ve hesap neticelerini tespit etmek;
3- Vergi ile ilgili muameleleri belli etmek;
4- Mükellefin vergi karşısındaki durumunu hesap üzerinden kontrol etmek ve incelemek;
5- Mükellefin hesap ve kayıtlarının yardımıyla üçüncü şahısların vergi karşısındaki durumlarını (Emanet mahiyetindeki değerler dahil) kontrol etmek ve incelemektir.
Bilgisayarların kullanılmadığı ya da yeterince kullanılmadığı yakın geçmiş dönemlerde vergi usul yasasındaki düzenlemeler ve buna ilişkin uygulamalar takip fonksiyonu bakımından yeterli özellikleri taşımakla birlikte, bugün itibarıyla bilgisayar ve bilgisayar programları konusunda gelinen aşama Vergi Usul Yasası’nda bilgisayarlı muhasebe ve buna dayalı beyana ilişkin düzenlemelerin de yer almasını zorunlu kılmıştır.
Kanun’un 175. maddesinde mükelleflerin defter tutmaya ilişkin kanun hükümlerinde yazılı maksat ve esaslara uymak şartıyla, defterlerini ve muhasebelerini işlerinin bünyesine uygun olarak diledikleri usul ve tarzda tanzim etmekte serbest oldukları ancak, Maliye Bakanlığı’nın; muhasebe standartları, tekdüzen hesap planı ve mali tabloların çıkarılmasına ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bunları mükellef, şirket ve işletme türleri itibariyle uygulatmaya ve buna ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu da belirtilmektedir.
Diğer taraftan aynı Kanun maddesinde Maliye Bakanlığı’nın, muhasebe kayıtlarını bilgisayar programları aracılığıyla izleyen mükellefler ile bu bilgisayar programlarını üreten gerçek ve tüzel kişilerce uyulması gereken kuralları ve bilgisayar programlarının içermesi gereken asgarî hususlar ile standartları ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu hükme bağlanmışsa da bugüne kadar konuya ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır.
Esasen Bakanlık tarafından, söz konusu madde ile kendisine verilen yetkiyi kullanmak maksadıyla 12 Nisan 2006 tarihinde Gelir İdaresi Başkanlığı’nın resmi sitesine konulan “1 Sıra No.lu Bilgisayarlı Muhasebe Programları Standartları Genel Tebliğ Taslağı” 27 Ağustos 2006 tarihinde ileri bir tarihte değerlendirilmek üzere siteden kaldırılmış ve ertelenmiştir. Bu güne kadar da herhangi bir yeni açıklama yapılmamıştır.
Tebliğ taslağında esas itibarıyla üç ana konu hakkında açıklamalar ve düzenlemeler içermekteydi.
1- Bilgisayarlı muhasebe programlarının içermesi gereken asgari standartlara ilişkin düzenlemeler,
2- Defter kayıt ve belgelerin elektronik ortamda tutulması, saklanmasına ilişkin düzenlemeler,
3- Beyanname, bildirim ve belgelerin elektronik ortamda düzenlenmesi ve verilmesi ile ilgili olarak yapılan düzenlemeler.
Söz konusu düzenleme çalışmaları bir taraftan bilgisayarlı muhasebe programlarının ve güncellemelerinin onaylanması diğer yandan da muhasebe kontrol numarası ve denetim dosyası modülü zorunluluğuyla denetime kolaylık sağlayacağı öngörülen bir yapı içermekteydi.
Tebliğ taslağı ileri bir tarihte değerlendirilmek üzere yayından kaldırılmış olmakla birlikte, mükelleflerin tamamına yakını onaylı ya da onaysız, kurallı ya da kuralsız olarak muhasebelerini kayıt altına almakta bilgisayarlı muhasebe programlarını yoğun olarak kullanmaya devam etmektedirler.
Mükellefler bu noktada, basit ölçekli ve sadece (resmi) muhasebe kayıtlarını tutmaya yönelik ticari paketler, modüler mantıkla dizayn edilmiş işlevsel ticari ve üretim takibi içerikli paketler (MRP, MRP II), gelişmiş kurumsal kaynak planlaması (ERP) programları, veri depoları ve iş zekası (BI) programları kullanabilmektedir. Seçimleri ise tamamen iş ihtiyaçlarından doğan gerekler ve program üretici ve satıcılarının pazar referansları çerçevesinde gelişmektedir. Diğer taraftan daha ziyade küçük ve orta ölçekli bir kısım ticari işletmelerle basit üretim işletmeleri de kayıtlarını bilgisayar ortamında ama serbest muhasebeci ve mali müşavir aracılığıyla muhasebe ofislerinde veya iş yerinde tutturmaktadırlar. İhmal edilmemesi gereken bir husus da özellikle iş süreçlerinin gereklerinden doğan ihtiyaçların, piyasada satılmakta olan lisanslandırılmış bilgisayarlı muhasebe programlarının yanında işletmelerin kendi bünyelerinde hazırlanmış firmaya özel programları kullanmalarını zorunlu kılmasıdır.
Uzun lafın kısası, bilgisayarlı muhasebe programlarının çeşitliliği ve dağınıklığı esas itibarıyla bir gerçekliktir ve Maliye Bakanlığı’nın konuyu öncelikleri arasında bulundurmaya devam etmesi gerekmektedir. Bu husus hem muhasebe kaydı ve defter tutmaya ilişkin yasada ortaya konulan maksadın gerçekleşmesinin sağlanması bakımından hem de lisanslandırılmış olsun olmasın düzensizlik ve dağınıklık içerisinde kullanımın bir yönüyle de kolayca kayıtdışı ekonomiye hizmet eden unsurlarının ortadan kaldırılması bakımından elzemdir.
Buna mukabil, geniş ölçekli düzenlemeler yapılması beklenilmeden hareket edilmesi gereken ve düzenleme yapılmasını gerektiren bazı temel hususlar da mevcuttur. Bunlardan en önemlisi yazımızın başlığında da yer verdiğimiz muhasebe kayıtlarının temel hareketi olan “muhasebe fişi”nin yanlış kayıt yapılması durumunda veya düzeltilmek istenilmesi durumunda ne şekilde davranılacağıdır.
Yürürlükte bulunan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 217. maddesi hükmüne göre,
“Yevmiye defteri maddelerinde yapılan yanlışlar ancak muhasebe kaidelerine göre düzeltilebilir. Diğer bilumum defter ve kayıtlara rakam ve yazılar yanlış yazıldığı takdirde düzeltmeler ancak yanlış rakam ve yazı okunacak şekilde çizilmek, üst veya yan tarafına veyahut ilgili bulunduğu hesaba doğrusu yazılmak suretiyle yapılabilir.
Defterlere geçirilen bir kaydı kazımak, çizmek veya silmek suretiyle okunamaz bir hale getirmek yasaktır.”
Klasik usulde bilgisayar programları kullanılmadan yapılacak uygulamalarda bu hükme uygun düzeltmeler yapmak mümkün ve takip edilebilir durumda olmakla birlikte, mevcut bilgisayarlı muhasebe programları gözlemlendiğinde görülmektedir ki, ulusal yazılımlar başta olmak üzere hemen hemen tamamına yakını “fiş silme-düzeltme” özelliğini program içeriğinde yerleşik olarak sunmaktadırlar. Bir kısım programlarda bu özellik alıcılara ve kullanıcılara opsiyonel bir özellik olarak sunulmakta olup bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda program ise program yerleşiğinde bu özelliği kısıtlamıştır.
FİŞ SİLME-DÜZELTME ÖZELLİĞİ NE DEMEKTİR?
Bilgisayarlı muhasebe programlarında muhasebe fişleri, muhasebe hareketleri içeren kayıt araçlarıdır. Tıpkı yevmiye defterinde olduğu gibi borç ve alacak hareketlerini bünyesinde barındırır ve hareket veya toplamlar bazında bilgileri veri tabanına aktarırlar. Bir kısım bilgisayarlı muhasebe programlarında da işlevsel modüllerde izlenen hareketler entegrasyon işlemleri ile programın tercihlerine göre anında, belli bir zaman aralığı ile veya istenildiği zamanda muhasebe verileri ve kayıtları arasına aktarılırlar. Fiş silme-düzeltme esnekliğini haiz programlar, veri tabanına kaydedilmiş muhasebe fişlerinin silinerek yerine yenisinin kaydedilmesine, silinmeksizin tekrar üzerinde çalışılmasına ve düzeltilip aynı tarih ve fiş numarası ile yeniden kaydedilmesine imkan sağlamaktadır. Bu durum ise zaman içerisinde yapılan aralıklı denetimlerde değişen muhasebe fişi numarası ve içeriği ya da yevmiye maddesi numarası ve içeriği olarak kendisini gösterir. Bu durumda sadece elinizde değiştirilmemiş veya düzeltilmemiş ya da silinmeden önceki kayıt mevcut ise karşılaştırma imkanı bulursunuz. Aksi takdirde çoğu kere karşılaştırma olanağından yoksun olursunuz.
Peki, muhasebe fişinin program yerleşiğindeki haliyle silme düzeltme esnekliğini haiz olması hangi anlamlara gelmektedir? Birincisi, Vergi Usul Kanunu’nda yer alan “yapılan yanlışların ancak muhasebe kurallarına göre düzeltilmesi” zorunluluğunu hükme bağlayan 217. maddesine açıkça aykırılık söz konusudur. İkincisi, kayıtların yasal sürelerinde yapılmasının sağlanmasında önemli bir engeldir. Bu suretle kanunda belli edilen sürelerde yapılması gereken kayıtlar ertelenerek durum netleşince hallederiz mantığıyla, yılın herhangi bir döneminde yapılabilmektedir. Diğer taraftan muhasebe kayıtlarının üzerinde oynanmasına da imkan sağladığı için beyannamelerin verilmesinden sonra dahi kayıtların yeniden ve ilk kez yapılıyormuşçasına düzenlenmesine olanak sağlamaktadır. Her ne kadar programlar veri tabanlarında tüm kayıtların işlenme zaman ve biçimlerini ayrıca “log”lamakta (kayıt etmekte) ise de bu kayıt dosyalarının veri tabanında saklanmaya devam edilmesi hususu da programın sağladığı esneklikler çerçevesinde kullanıcısının insiyatifindedir.
Maliye Bakanlığı elbette mükelleflerce kullanılan bilgisayarlı muhasebe programları aracılığıyla yasaların doğru uygulanmasını sağlamak hususunda program üreticileri tarafından önleyici geliştirmeler yapılmasına ve bu geliştirmelerin kullanımın zorunluluğunu belli etmeye vakıftır ve yetkilidir.
Yetkilerini kullanmaya ilişkin temel tercihlerini, zaten başkaca kamusal lisanslama mercilerince lisanslanan ve kayıt altına alınan programların, onaylanması sürecinde sır bilgi konumundaki kaynak kodlarından ziyade “Bakanlıkça da onaylanmış” açık veri tabanı yazılımı kullanımı ve organizasyonu, veri tabanına kayıt yapma ve bu kayıtları okuma özellikleri ile okumaların ve raporlamaların beyanname ve bildirimleri sistem içerisinden üretmeye yönelik zorunlu modüler geliştirmeleri de yaptırtabilir.
Bu aynı zamanda hızlı ve verimli vergi denetimi yapılmasına da olanak sağlar. Ancak bütün bunların sağlıklı bir kayıt ortamının sağlanması ile mümkün olacağı da açıktır. Bu itibarla, Gelir idaresi ve Maliye Bakanlığı bilgisayarlı muhasebe programlarının kurallandırılması ve onayına ilişkin ayrıntılı düzenleme yapmayı beklemeksizin programların yerleşiğinde sunulan fiş silme ve düzeltme konusunda esnekliği tanımaya devam edip etmeyeceğine karar vermeli ve bunu açıklamalıdır.
Kaynak: Mümin TÜYSÜZOĞLU
Eski Baş Hesap Uzmanı, Yeminli Mali Müşavir mumint@pdymm.com
1- Mükellefin vergi ile ilgili servet, sermaye ve hesap durumunu tespit etmek;
2- Vergi ile ilgili faaliyet ve hesap neticelerini tespit etmek;
3- Vergi ile ilgili muameleleri belli etmek;
4- Mükellefin vergi karşısındaki durumunu hesap üzerinden kontrol etmek ve incelemek;
5- Mükellefin hesap ve kayıtlarının yardımıyla üçüncü şahısların vergi karşısındaki durumlarını (Emanet mahiyetindeki değerler dahil) kontrol etmek ve incelemektir.
Bilgisayarların kullanılmadığı ya da yeterince kullanılmadığı yakın geçmiş dönemlerde vergi usul yasasındaki düzenlemeler ve buna ilişkin uygulamalar takip fonksiyonu bakımından yeterli özellikleri taşımakla birlikte, bugün itibarıyla bilgisayar ve bilgisayar programları konusunda gelinen aşama Vergi Usul Yasası’nda bilgisayarlı muhasebe ve buna dayalı beyana ilişkin düzenlemelerin de yer almasını zorunlu kılmıştır.
Kanun’un 175. maddesinde mükelleflerin defter tutmaya ilişkin kanun hükümlerinde yazılı maksat ve esaslara uymak şartıyla, defterlerini ve muhasebelerini işlerinin bünyesine uygun olarak diledikleri usul ve tarzda tanzim etmekte serbest oldukları ancak, Maliye Bakanlığı’nın; muhasebe standartları, tekdüzen hesap planı ve mali tabloların çıkarılmasına ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bunları mükellef, şirket ve işletme türleri itibariyle uygulatmaya ve buna ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu da belirtilmektedir.
Diğer taraftan aynı Kanun maddesinde Maliye Bakanlığı’nın, muhasebe kayıtlarını bilgisayar programları aracılığıyla izleyen mükellefler ile bu bilgisayar programlarını üreten gerçek ve tüzel kişilerce uyulması gereken kuralları ve bilgisayar programlarının içermesi gereken asgarî hususlar ile standartları ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkili olduğu hükme bağlanmışsa da bugüne kadar konuya ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır.
Esasen Bakanlık tarafından, söz konusu madde ile kendisine verilen yetkiyi kullanmak maksadıyla 12 Nisan 2006 tarihinde Gelir İdaresi Başkanlığı’nın resmi sitesine konulan “1 Sıra No.lu Bilgisayarlı Muhasebe Programları Standartları Genel Tebliğ Taslağı” 27 Ağustos 2006 tarihinde ileri bir tarihte değerlendirilmek üzere siteden kaldırılmış ve ertelenmiştir. Bu güne kadar da herhangi bir yeni açıklama yapılmamıştır.
Tebliğ taslağında esas itibarıyla üç ana konu hakkında açıklamalar ve düzenlemeler içermekteydi.
1- Bilgisayarlı muhasebe programlarının içermesi gereken asgari standartlara ilişkin düzenlemeler,
2- Defter kayıt ve belgelerin elektronik ortamda tutulması, saklanmasına ilişkin düzenlemeler,
3- Beyanname, bildirim ve belgelerin elektronik ortamda düzenlenmesi ve verilmesi ile ilgili olarak yapılan düzenlemeler.
Söz konusu düzenleme çalışmaları bir taraftan bilgisayarlı muhasebe programlarının ve güncellemelerinin onaylanması diğer yandan da muhasebe kontrol numarası ve denetim dosyası modülü zorunluluğuyla denetime kolaylık sağlayacağı öngörülen bir yapı içermekteydi.
Tebliğ taslağı ileri bir tarihte değerlendirilmek üzere yayından kaldırılmış olmakla birlikte, mükelleflerin tamamına yakını onaylı ya da onaysız, kurallı ya da kuralsız olarak muhasebelerini kayıt altına almakta bilgisayarlı muhasebe programlarını yoğun olarak kullanmaya devam etmektedirler.
Mükellefler bu noktada, basit ölçekli ve sadece (resmi) muhasebe kayıtlarını tutmaya yönelik ticari paketler, modüler mantıkla dizayn edilmiş işlevsel ticari ve üretim takibi içerikli paketler (MRP, MRP II), gelişmiş kurumsal kaynak planlaması (ERP) programları, veri depoları ve iş zekası (BI) programları kullanabilmektedir. Seçimleri ise tamamen iş ihtiyaçlarından doğan gerekler ve program üretici ve satıcılarının pazar referansları çerçevesinde gelişmektedir. Diğer taraftan daha ziyade küçük ve orta ölçekli bir kısım ticari işletmelerle basit üretim işletmeleri de kayıtlarını bilgisayar ortamında ama serbest muhasebeci ve mali müşavir aracılığıyla muhasebe ofislerinde veya iş yerinde tutturmaktadırlar. İhmal edilmemesi gereken bir husus da özellikle iş süreçlerinin gereklerinden doğan ihtiyaçların, piyasada satılmakta olan lisanslandırılmış bilgisayarlı muhasebe programlarının yanında işletmelerin kendi bünyelerinde hazırlanmış firmaya özel programları kullanmalarını zorunlu kılmasıdır.
Uzun lafın kısası, bilgisayarlı muhasebe programlarının çeşitliliği ve dağınıklığı esas itibarıyla bir gerçekliktir ve Maliye Bakanlığı’nın konuyu öncelikleri arasında bulundurmaya devam etmesi gerekmektedir. Bu husus hem muhasebe kaydı ve defter tutmaya ilişkin yasada ortaya konulan maksadın gerçekleşmesinin sağlanması bakımından hem de lisanslandırılmış olsun olmasın düzensizlik ve dağınıklık içerisinde kullanımın bir yönüyle de kolayca kayıtdışı ekonomiye hizmet eden unsurlarının ortadan kaldırılması bakımından elzemdir.
Buna mukabil, geniş ölçekli düzenlemeler yapılması beklenilmeden hareket edilmesi gereken ve düzenleme yapılmasını gerektiren bazı temel hususlar da mevcuttur. Bunlardan en önemlisi yazımızın başlığında da yer verdiğimiz muhasebe kayıtlarının temel hareketi olan “muhasebe fişi”nin yanlış kayıt yapılması durumunda veya düzeltilmek istenilmesi durumunda ne şekilde davranılacağıdır.
Yürürlükte bulunan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 217. maddesi hükmüne göre,
“Yevmiye defteri maddelerinde yapılan yanlışlar ancak muhasebe kaidelerine göre düzeltilebilir. Diğer bilumum defter ve kayıtlara rakam ve yazılar yanlış yazıldığı takdirde düzeltmeler ancak yanlış rakam ve yazı okunacak şekilde çizilmek, üst veya yan tarafına veyahut ilgili bulunduğu hesaba doğrusu yazılmak suretiyle yapılabilir.
Defterlere geçirilen bir kaydı kazımak, çizmek veya silmek suretiyle okunamaz bir hale getirmek yasaktır.”
Klasik usulde bilgisayar programları kullanılmadan yapılacak uygulamalarda bu hükme uygun düzeltmeler yapmak mümkün ve takip edilebilir durumda olmakla birlikte, mevcut bilgisayarlı muhasebe programları gözlemlendiğinde görülmektedir ki, ulusal yazılımlar başta olmak üzere hemen hemen tamamına yakını “fiş silme-düzeltme” özelliğini program içeriğinde yerleşik olarak sunmaktadırlar. Bir kısım programlarda bu özellik alıcılara ve kullanıcılara opsiyonel bir özellik olarak sunulmakta olup bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda program ise program yerleşiğinde bu özelliği kısıtlamıştır.
FİŞ SİLME-DÜZELTME ÖZELLİĞİ NE DEMEKTİR?
Bilgisayarlı muhasebe programlarında muhasebe fişleri, muhasebe hareketleri içeren kayıt araçlarıdır. Tıpkı yevmiye defterinde olduğu gibi borç ve alacak hareketlerini bünyesinde barındırır ve hareket veya toplamlar bazında bilgileri veri tabanına aktarırlar. Bir kısım bilgisayarlı muhasebe programlarında da işlevsel modüllerde izlenen hareketler entegrasyon işlemleri ile programın tercihlerine göre anında, belli bir zaman aralığı ile veya istenildiği zamanda muhasebe verileri ve kayıtları arasına aktarılırlar. Fiş silme-düzeltme esnekliğini haiz programlar, veri tabanına kaydedilmiş muhasebe fişlerinin silinerek yerine yenisinin kaydedilmesine, silinmeksizin tekrar üzerinde çalışılmasına ve düzeltilip aynı tarih ve fiş numarası ile yeniden kaydedilmesine imkan sağlamaktadır. Bu durum ise zaman içerisinde yapılan aralıklı denetimlerde değişen muhasebe fişi numarası ve içeriği ya da yevmiye maddesi numarası ve içeriği olarak kendisini gösterir. Bu durumda sadece elinizde değiştirilmemiş veya düzeltilmemiş ya da silinmeden önceki kayıt mevcut ise karşılaştırma imkanı bulursunuz. Aksi takdirde çoğu kere karşılaştırma olanağından yoksun olursunuz.
Peki, muhasebe fişinin program yerleşiğindeki haliyle silme düzeltme esnekliğini haiz olması hangi anlamlara gelmektedir? Birincisi, Vergi Usul Kanunu’nda yer alan “yapılan yanlışların ancak muhasebe kurallarına göre düzeltilmesi” zorunluluğunu hükme bağlayan 217. maddesine açıkça aykırılık söz konusudur. İkincisi, kayıtların yasal sürelerinde yapılmasının sağlanmasında önemli bir engeldir. Bu suretle kanunda belli edilen sürelerde yapılması gereken kayıtlar ertelenerek durum netleşince hallederiz mantığıyla, yılın herhangi bir döneminde yapılabilmektedir. Diğer taraftan muhasebe kayıtlarının üzerinde oynanmasına da imkan sağladığı için beyannamelerin verilmesinden sonra dahi kayıtların yeniden ve ilk kez yapılıyormuşçasına düzenlenmesine olanak sağlamaktadır. Her ne kadar programlar veri tabanlarında tüm kayıtların işlenme zaman ve biçimlerini ayrıca “log”lamakta (kayıt etmekte) ise de bu kayıt dosyalarının veri tabanında saklanmaya devam edilmesi hususu da programın sağladığı esneklikler çerçevesinde kullanıcısının insiyatifindedir.
Maliye Bakanlığı elbette mükelleflerce kullanılan bilgisayarlı muhasebe programları aracılığıyla yasaların doğru uygulanmasını sağlamak hususunda program üreticileri tarafından önleyici geliştirmeler yapılmasına ve bu geliştirmelerin kullanımın zorunluluğunu belli etmeye vakıftır ve yetkilidir.
Yetkilerini kullanmaya ilişkin temel tercihlerini, zaten başkaca kamusal lisanslama mercilerince lisanslanan ve kayıt altına alınan programların, onaylanması sürecinde sır bilgi konumundaki kaynak kodlarından ziyade “Bakanlıkça da onaylanmış” açık veri tabanı yazılımı kullanımı ve organizasyonu, veri tabanına kayıt yapma ve bu kayıtları okuma özellikleri ile okumaların ve raporlamaların beyanname ve bildirimleri sistem içerisinden üretmeye yönelik zorunlu modüler geliştirmeleri de yaptırtabilir.
Bu aynı zamanda hızlı ve verimli vergi denetimi yapılmasına da olanak sağlar. Ancak bütün bunların sağlıklı bir kayıt ortamının sağlanması ile mümkün olacağı da açıktır. Bu itibarla, Gelir idaresi ve Maliye Bakanlığı bilgisayarlı muhasebe programlarının kurallandırılması ve onayına ilişkin ayrıntılı düzenleme yapmayı beklemeksizin programların yerleşiğinde sunulan fiş silme ve düzeltme konusunda esnekliği tanımaya devam edip etmeyeceğine karar vermeli ve bunu açıklamalıdır.
Kaynak: Mümin TÜYSÜZOĞLU
Eski Baş Hesap Uzmanı, Yeminli Mali Müşavir mumint@pdymm.com
29 Mayıs 2012 Salı
Yeni TTK Hazırlıkları
Yeni Türk Ticaret Kanunu her büyüklükteki şirketlere, organizasyon yapısı, kurumsal yönetimi, mali işler ve hukuk başlıkları altında kapsamlı değişiklikler yapma zorunluluğu getiriyor.
Şirketinizi bu zorunluluklara hazırlıyor musunuz ?
İş Dünyası 1 Temmuz 2012′den itibaren büyük bir değişim geçirmeye başlayacak. Yeni Türk Ticaret Kanunu, baştan sona “değişim” anlamına gelen iş dünyasının yeni “anayasası” sadece borsaya kote olan şirketlere değil, her büyüklükteki şirkete “şeffaf” olma zorunluluğu getiriyor.
Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda yapılan değişikliklerin temelinde, ticaret hayatında her şirketin kurumsal yönetim ilkelerine göre şeffaflaşma ve dünya standartlarında raporlamalar sunma gibi yeni kurallar yer alıyor.
Şeffaflık doğrultusunda halka açık olmayan şirketleri de artık halka açık olanlarla aynı kurallara uymaya yönelten yeni yasa, ekonomi hukukundaki temel değişikliklerle beraber, şirket kurmayı ve kapatmayı kolaylaştıran yeni düzenlemelerle girişimciliği destekleyen çok olumlu yönlere de sahip.
Mevcut Kanuna göre, Şirketler denetim kurulları tarafından denetleniyor. Yeni TTK ‘nın yürürlüğe girmesiyle birlikte denetim, sadece Yeminli Mali Müşavir ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerle bunların ortağı olduğu ve kuruluş ve çalışma esasları Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan, Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak bir yönetmelikle belirlenecek olan bağımsız denetleme kuruluşları tarafından yapılabilecek.
Yeni TTK, uyum sağlamada;
-Şirket ana sözleşmelerinin yeniden düzenlenmesi ve gerekli değişikliklerin yapılması,
-Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına uygun Türk Muhasebe Standartlarına göre muhasebe tutulmasını ve mali tablolarla rapor düzenlenmesi,
-Denetçilerin Seçimi ve Denetimine İlişkin Hükümlerin Esas Sözleşmede Yeni Kanun’a Uygun Olarak Düzenlenmesi,
-Şirkete ait İnternet Sitesinin Kanunda Öngörülen Şekilde Düzenlenmesi,
Gibi öncelikli konuların bir an önce ele alınmasını gerektiriyor.
Kaynak : http://www.vergidergisi.net
16 Ocak 2012 Pazartesi
Yeni Edefter Uygulamasında Yerinizi Ayırtın!

Microsoft Dynamics’in tüm yerel gereksinimlere eksiksiz cevap veren ERP çözümleri AX ve NAV’ın tüm yerel mevzuat değişikliklerine tam ve zamanında adaptasyonu için, mevzuat daha geçerlilik kazanmadan tüm alt yapı hazırlıkları tamamlanmaktadır. NAV ve AX kullanıcıları güncellemelerini yaptığı sürece, versiyon ve teknolojik gelişmeler kadar yerel mevzuat konusunda da tüm yenilikler ve değişiklikler paketlerine yansıtılmaktadır.
E-defter uyumlu yazılımların gerekli alt yapısı
Yevmiye defteri ve büyük defter, XBRL GL e-defter format ve standartlarına göre hazırlanacaktır. Bu standartlar defterler kayıtlarının içeriği ve standartlarını belirlemektedir. Genel Tebliğ düzenlemelerine göre söz konusu standartlara uygun olarak oluşturulan dosyaların e-defter olarak kabul edilebilmesi için mali mühür ile mühürlenmesi ya da güvenli elektronik imza ile imzalanması ve e-Defter Uygulaması aracılığı ile beratının alınması gerekmektedir.
Defter ve beratlar xml dosyası UTF-8 dil kodlaması ile oluşturulmalıdır. E-defter uygulamasının temelini oluşturan XBRL (eXtensible Business Reporting Language- Genişletilebilir İşletme Raporlama Dili), aralarında denetim şirketleri, yazılım şirketleri, devlet birimleri ve Uluslar arası Muhasebe Standartları Kurulu (IASB) gibi kurumların da yer aldığı 600 katılımcının yer aldığı kar amacı gütmeyen uluslararası bir konsorsiyum tarafından geliştirilmiştir. Açık (ücretsiz) bir standart olan ve lisans gerektirmeyen XBRL, finansal bilgilerin elektronik transferi için kullanılan XML tabanlı genel bir işaretleme dilidir.
XBRL Standardı Microsoft ERP çözümlerinin yıllardır kullandığı bir işaretleme standardıdır.
e-Defter Uygulamasının Teknik Mimarisi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)