İşletmelerde ufak ufak ama sürekli gelişimi ve iyileştirmeleri ilke olarak edinen KAİZEN bir Japon felsefesi olup, Japonlar tarafından yaşamlarının her alanında uygulanmaktadır. Batı ülkelerinde KAİZEN’in önemi ancak rekabetin yoğun bir şekilde arttığı (ufacık bir ekonomik, teknik vs. gelişimin bile bir işletmeyi diğer işletmelerin çok önüne taşıdığı) yakın dönemde anlaşılmıştır. KAİZEN'i tam olarak anlayabilmek için ancak Japonların gözünden bakmak ve onların yaşam mantalitesiyle olaylara bakmak gerekir çünkü KAİZEN Japonya’da hayatın her alanındadır.
KAİZEN’i dar anlamda tanımlamak gerekirse mevcut sistemdeki veya durumdaki aksaklıkların saptanarak düzeltilmesi, mevcut durumu kökten değiştirmek yerine (yani yeni bir yatırıma gitmek yerine) eldeki sistemin ne şekilde iyileştirilebilineceğinin araştırılarak ufak ufak adımlarla sistemde düzeltmelerin iyileştirmelerin yapılmasıdır. KAİZEN’ e göre mevcut sistemde her zaman geliştirilecek ve iyileştirilebilecek durumlar muhakkak vardır. KAİZEN’in yeni bir yatırımdan ayıran en büyük fark çok fazla kaynak gerektirmemesidir. Fakat yeni yapılan bir yatırımda istenilen sonuca ulaşmak kısa zamanda mümkün olabilirken, KAİZEN’de istenilen sonuca ulaşmak biraz zaman alabilir.
Bu açıdan KAİZEN’i uygulayacak yöneticilerin sonuç odaklı değil süreç odaklı yöneticiler olması gerekir aksi durumda gerekli sabrı gösteremeyecekler ve KAİZEN’in sonuçlarını göremeden uygulamaları başarısızlığa sürükleyeceklerdir. KAİZEN bir kişinin başarabileceği bir sistem değildir. KAİZEN’in uygulanmasında başarıya ulaşabilmek için hem yöneticiler hem de iş görenlerin el birliği ile çalışmaları yürütmesi ve birbirlerine destek olması gerekir. KAİZEN’in asıl uygulayıcıları iş görenler olmakla birlikte başarıya ulaşabilmesinin en önemli öğesi yöneticilerdir. Çünkü yöneticiler çalışanları KAİZEN konusunda bilgilendirmeli, onları çalışmaların sonucuna inandırmalı, hedefe yöneltmeli ve sabırla çalışmaların sonucunu beklemelidir.
Çalışmaların sonucunu işçilerle paylaşmalı onlara neler başardıklarını göstermeli ve başarılarını ödüllendirerek teşvik etmelidir. İş görenler ise KAİZEN’i yaşamlarının bir parçası olarak görmeli onu hayatlarının her alanında uygulamayı ilke edinmeli çabalarını esirgememelidirler. Örneğin yere düşen bir vidayı iş görenin üşenmeden yerden alması hem o vidanın kaybolmasını önleyecek yani maliyeti azaltacak hem de temizlik işçisinin harcadığı zamanı kısaltarak iş gücü kaybını önleyecektir. Tabi ki bu çok basit bir örnek olmakla beraber burada anlatılmak istenen tek bir vidanın durumu değil bir fabrikadaki tüm çalışma süresince onlarca işçi tarafından yaratılabilecek bir durumdur. KAİZEN’in en büyük özelliklerinden biriside her birey tarafından ve her işletme tarafından uygulanabilir olmasıdır. Örneğin yeni bir yatırım gerçekten her işletmenin yapabileceği bir durum değildir; çünkü yeni bir yatırım genellikle yüklü maliyetleri de beraberinde getirir, buna da her işletmenin bütçesi genellikle yetmemektedir.
KAİZEN’de ise çok fazla kaynağa gerek yoktur her işletme tarafından az önce örneklediğimiz ufacık bir işte bile gerçekleştirilebilir. Tabi ki burada işletmelerin en çok düşündükleri soru şu olmaktadır: KAİZEN ile uğraşarak zaman harcayıp ufak ama sürekli gelişimler mi sağlayayım, yoksa büyük paralar harcayıp kısa zamanda büyük paralar mı kazanayım. Buradaki yanıt kesinlikle KAİZEN olmalıdır, çünkü marjinal faydaya bakıldığında KAİZEN’in daha fazla getiri sağladığı görülecektir. Teknolojinin her geçen gün büyük bir hızla ilerlediği ve değiştiği günümüzde yapılan her yeni yatırım kısa bir süre sonra eski ve de teknolojik duruma düşecektir. Sürekli yeni yatırım düşüncesinde olan işletmeler ise bu durumda sürekli mevcut sistemi yenisi ile değiştirmek durumunda kalacaktır. Özellikle günümüz piyasalarının bu sert ve çetin rekabet koşullarında hiç bir işletme elindeki kaynakları bu kadar rahat kullanamamaktadır.
Eğer bu işletmeler bir de KAİZEN uygulamaları hakkında bilgisiz iseler bir süre sonra yeni yatırım da yapamadıklarından piyasada zor durumlara düşmektedirler; hem ürün kaliteleriyle hem de maliyetleriyle pazarda zorlanmaktadırlar. Burada KAİZEN Yönetiminin tamamen yeni yatırım yapılmasına karşı olduğu da anlaşılmamalıdır. Aslında KAİZEN ve yeni yatırım iç içe bir olgudur. Yani KAİZEN’in bittiği yerde yeni yatırımlar başlamalı, yeni yatırımların bittiği yerde de KAİZEN uygulamaları başlamalıdır. Bunun için de yapılacak tüm uygulamaların fayda-maliyet analizlerinin iyi bir şekilde yapılması, bu analizler sonucunda da hangi uygulamanın getirisinin daha maksimum olduğu saptanmalıdır. Bu maksimum durum öyle bir noktadadır ki bu noktada biri biterken diğeri başlar.
Fakat burada her zaman öncelik KAİZEN’e verilmeli sabırla onun sonuçları izlenmeli, gerekli değerlendirmeler ayrıntılı bir şekilde yapıldıktan sonra yeni yatırım kararları verilmelidir. Maalesef ülkemizde henüz büyük işletmeler bile KAİZEN bilincini ve KAİZEN uygulamalarını yerine getirememektedirler. Ülkemizde KAİZEN’i uygulayan işletmelerin sayısı onlarla sayılacak kadar azdır. Küçük ölçekli işletmelerin ise özellikle de kısıtlı imkanlarla hareket ederken KAİZEN’i uygulayamamaları gerçekten büyük bir kayıptır. Çünkü ülke olarak hammadde de, teknolojide vs. dışarıya bağımlı olmamız bu tarz uygulamaların önemini daha da arttırmaktadır.
KAİZEN’in tüm işletmelerce iyi bir şekilde uygulanması hem işletme kaynaklarının etkin bir şekilde kullanılmasını, hem ürünlerin kalitesini, hem karlılığı, hem müşteri memnuniyetini, hem işçi-yönetici-işveren iletişimini ve memnuniyetini hem de ülke ekonomisini olumlu olarak etkilemektedir. KAİZEN’in uygulanabilirliği ister hizmet sektöründe olsun, ister üretim sektöründe olsun isterse günlük yaşamımızda olsun bu kadar kolayken ve kazançları bu derece fazla iken toplumca yapmamız gereken Japon toplumunda olduğu gibi bu bilince varmak ve yaşamın her alanında KAİZEN'i uygulayarak yaşamımıza, çalıştığımız işletmelere ve yurdumuza değer katmak olmalıdır.