Basel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Basel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ocak 2010 Pazartesi

Basel II’de Kurumsal Yönetişim Kuralları

Eşitlik: Tüm faaliyetlerde pay ve menfaat sahiplerine eşit davranılması.

Şeffaflık: Ticari sır dışında şirket ile ilgili finansal ve niteliksel bilgilerin, zamanında, doğru, eksiksiz ve tutarlı şekilde ilgili mercilere ve kamuoyuna duyurulması.

Hesap verebilirlik: Yönetimlerin pay sahiplerine/hissedarlara hesap verme zorunluluğu.

Sorumluluk: Şirket yönetiminin tüm faaliyetinin mevzuata, ana sözleşmeye ve şirket içi düzenlemelere uygunluğu ve bunun denetlenmesi.

Yapılması Gerekenler
- Firmaların esas faaliyet konularında çalışması, kayıt dışı ekonominin kayıt içine alınması,
- Faaliyetlerden doğan riskleri, kompanse (hedge) edecek finansal enstrümanların kullanılması,
- Basel II'nin öngördüğü teminat yapısına uyum sağlaması, düşük maliyetli kredi kullanımına imkân sağlayacak.


KOBİ'lerin sermayelerini güçlendirmeleri, bağımsız derecelendirme kuruluşlarından ve bankalardan alacakları derecelendirme notlarını yükseltecek. Uluslararası anlamda kabul görmüş standartlarda, güvenilir mali tabloların üretilmesi, raporlama, veri tabanı konularında yeni teknolojik yatırımların tamamlanması, kurumsal yönetim kültürünün en üst yöneticiden tüm çalışanlara kadar yerleştirilmesi, risk yönetimi konusunda uzmanlaşmayı sağlamak üzere nitelikli insan kaynağına yatırım yapılması, karar almada her türlü riskin dikkate alınmasını sağlayan bir sistemin kurulması da temel unsurlar arasında yer alıyor.

Basel II, ile yeni bir döneme giriyoruz. Artık hem bankalar, hem de dış derecelendirme kuruluşları, kredi değerlendirmelerinde farklı kriterlere göre hareket edecekler. Firmanızın bilançosu, şeffaflığınız, ürünlerinizin kalitesi, pazar payınız, üst yönetimin profesyonelliği gibi birçok yeni değerlendirme kriteri hayatımıza girecek. Bu süreç, dünya pazarında ve AB'de kendisine yeni bir kulvar açmak isteyen Türkiye için de çok önemli bir adım olacak.

Bugünkü koşullarda ise, Türkiye'de KOBİ kategorisine giren veya kurumsal olarak değerlendirilebilecek birçok işletmesinin finansal tabloları, -ekonomik koşullardan da kaynaklanan bazı nedenlerle-, uluslararası standartlarda denetlenmiyor, firmaların yönetimi kurumsallaşmadan oldukça uzak görünüyor. İşte bu açıdan değerlendirildiğinde, Basel II, aslında her zaman dile getirdiğimiz 'dünya standartlarında iş yapma kültürüne' taşıyacak çok önemli bir güç anlamına geliyor. Daha basit bir anlatımla, dünyanın, AB'nin bizden beklediği, değişimin en önemli bölümünü hayata geçirecek bir araç olacak. Bu noktada, BASEL II'nin hayatımızda yaratacağı değişimin, Türkiye'de her şartta yaşanacak olduğunu da belirtmekte fayda var.

Öte yandan, yapılacak düzenlemelerin 'KOBİ'ler ile diğer şirketler arasında bir ayrımcılık yaratacağı' izlenimine de kapılmamalı. Bu noktada en önemli husus, yönetim yapıları ve mali yapıları farklı olan firmaların, bundan sonra bankalar tarafından 'aynı yaklaşım altında' inceleneceği. Basel II ile gelecek olan değişime uyum sağlayamayan ve değişimi yönetemeyen firmaların kredi maliyetleri artacak. Değişimi yaşayanlar ise, tam tersine diğerlerine göre avantajlı bir duruma sahip olacaklar. İşte bu da bardağın dolu tarafı!

Kaynak: KobiFinans Bilgi Serisi-II

Microsoft Dynamics ERP yazılımlarının yeni ticaret kanunu ve Basel2 standartlarına tam uyumlu ERP yazılımları olduğunu biliyor musunuz?

www.pargesoft.com Microsoft Dynamics ERP Çözüm Ortağı

9 Aralık 2009 Çarşamba

ERP Sistemlerinde Stok Kontrol Sistemi

Bir üretim sisteminde üretilen mamule dolaysız veya dolaylı olarak katılan bütün fiziksel varlıklar ve mamulün kendisi stok kavramı içerisinde düşünülebilir. Stoklar, döner sermayenin bağlı bulunduğu iktisadi kıymeti olan ve bir sermaye yatırımı olarak kabul edilen fiziksel unsurlardır.


Genel anlamda stok, üretilen veya satın alınan ve kullanılmak için bekletilen malzemedir. Ekonomik değeri olan, atıl kaynaklar olarak tanımlanan stoklar, birçok işletmede büyük yatırımları temsil ederler. Çoğu zaman stok ve envanter sözcükleri birbirlerine yakın anlamda kullanılmıştır. Ancak bu iki kavram özde farklılık taşır. Stok, somut olup, belli bir sınıra sahip, birikmiş bir düzeydir. Envanter ise, bir birime sahip ölçülmüş stok büyüklüğüdür ve muhasebede genellikle yıl sonlarında yapılan fiziksel sayım yolu ile stok tespiti anlamına gelir. Envanter aynı zamanda işletmenin sahip olduğu malların ve servetin gerekli özellikleri ile birlikte gösterildiği ayrıntılı bir listenin hazırlanmasını ifade etmektedir.


Stok’ un, iktisadi yönden bir tarifini vermek gerekirse: “ Ekonomik değeri olan, atıl bir kaynaktır ” diyebiliriz. Bu tarif analiz edildiğinde, şu unsurlar görülecektir: Bu kaynak içinde talep vardır. Talep, stoktan yapılan çıkışlarla karşılanmaktadır. Stoklar ise, yeni girişlerle beslenmektedir. Stokları, bir diğer şekilde şöyle tanımlayabiliriz: Eksiksiz, tahmine dayanan bir ekonomide, zorunlu bir yatırım olup, değişen bir talep veya tam tersi, mevsimlik karakterdeki doğal kaynaklar aracılığıyla karşılanan, devamlı bir talep karşısında, muntazam bir üretimi, süratli ve düzgün satın almayı sağlar. Başka bir deyişle stok, gelecekteki ihtiyaçları karşılamak için, en iktisadi olan stok miktarlarının, işletmenin üretim, satış ve mali durumu da dikkate alınarak belirlenmesini ve stok miktarlarının sürekli kılınmasını kapsar.

- Stok Bulundurma Nedenleri
Stok bulundurmanın üç nedeni vardır:
1. Faaliyetin düzenli sürdürülmesi
2. Emniyet
3. Spekülasyon

Genel olarak; mamul mallar, yarı mamuller ve hammadde diye üç sınıfa ayrılan stoklar, çeşitli görüş açısından farklılıklar gösterirler. Çeşitli faaliyetler için zamana ihtiyaç olması, talebin değişebilirliği, belirsizlik şartları, işletmenin kapasitesi, stokların oluşmasının ana nedenlerindendir. Üretim sürecinde malzemeler, çeşitli üretim kademelerinde değişik işlemler görmektedir. Bu ise, üretim sistemini dengelemek, daha açık bir deyimle, kademeler arasındaki farklı üretim hızlarının oluşturacağı aksaklıklar veya sistemin bir kısmında meydana gelebilecek arızalardan, sistemin tamamının etkilenmesini önlemek için, yarı mamul stoklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Diğer taraftan, son talebin belirlenmesi, yöneticileri tahminler yapmaya yöneltmektedir. Ancak, tahmin edilen talep ile, gerçekleşen talep arasındaki farkların meydana gelmesi, kaçınılmaz bir sonuçtur. Geleceğin belirsizliği nedeniyle, üretimin kesilmesi ve bunun sonucunda, üretim araçlarının atıl bırakılması, fiili ve potansiyel satış olanaklarının kaybedilmesi gibi risklerle karşı karşıya kalınabilir. Bu nedenle, gerçekleşen ve talep edilen arasında farklılık olması normaldir. Bu farklılığı ortadan kaldırmak, stoklarla olur. Bu ifadesi ile stoklar, talep tahminindeki yanılmaların ortaya çıkardığı zararları, minimum kılan unsurlardır. Mevsimlik dalgalanmaların geçerli olduğu piyasalarda, denge unsuru olarak stoklara ihtiyaç vardır. Müşteri talep düzeylerinde değişkenlik, üretimden ziyade, stoklar aracılığıyla karşılanır. Aynı şekilde, malın üretiminin mevsimlik olduğu durumlarda da, devamlı ve düzenli bir seviyede olan talebin karşılanabilmesi için, üretim devresinde bütün dönemin talebini kapsayacak ölçüde üretim yapmak, bunu stok olarak bulundurmak ve talep edildiğinde, piyasaya sunmak gerekir. Hammaddelerin ve satın alınan diğer malzemelerin stoklanması ise, bütün miktarlarda satın almanın avantajlarını elde etmenin, herhangi bir nedenle aksamasından doğacak riskini, azaltmak gibi nedenlerle gerekli olabilir.

- Stokların Faydaları
Stoklar rasyonel esaslara göre faaliyet gösteren ve iktisadi düzende, fonksiyonunu gerektirdiği gibi yerine getirmek isteyen işletmeler için, kaçınılmaz bir unsurdur. Stok bulundurmadan çalışan işletme, stok bulundurarak çalışan işletmeye göre, daha az kârlı ve daha çok masraflıdır. Stok bulundurmadan faaliyet gösteren bir işletme, tahmininin üzerinde bir taleple karşılaştığı zaman, ilave teçhizat ve ilave işgücü bulmak zorunda kalacak, stok tükenmesinden doğan, fiili ve potansiyel talebin kaybı ile karşılaşacaktır. Doğuş nedenleri ne olursa olsun, stoklar fayda sağlayan unsurlardır. Stokların sağladıkları bu faydalar, stokların üretim ve pazarlama faaliyetlerini, birbirinden ayırma fonksiyonuna bağlanmaktadır. Malzeme stoklarının temel fonksiyonu, üretim – dağıtım – tüketim zincirinde, birbirini izleyen kademelerin uyum halinde çalışmasını sağlamaktır.

Stoklar, işletmelerde üretim seviyelerinin düzenli olmasını sağlar. Talep miktarı ile, tedarik süresindeki dalgalanmalar, üretimi aksatarak, makine ve teçhizatın atıl kalmasına neden olur. İşletme, stok bulundurarak, üretimin duraklamasından doğacak bu zarardan, kendisini korumuş olur. Ayrıca, teçhizat ve işgücünden de, daha rasyonel olarak yararlanır. Yine stoklar sayesinde, üretim ve tedarik işlemlerinin en az masrafa sebep olacak miktarlar halinde, düzenlenmesi sağlanmış olur.

İşletmenin ürettiği mala yönelen talep, önceden tahmin edilen dalgalanmaları gösterdiğinden, ek kapasiteye ihtiyaç duyulmadan, stoklar yardımı ile talepteki artışlar karşılanabilir. Stoklar, talep tahminlerinin hatalı olmasından doğacak sonuçları hafifletir, tüketicilere kısa zamanda ve üstün bir seviyede hizmet temin eder.

Stokların sağladığı faydaları, prodüktivite ve rekabet gücünü arttırıcı etkileri bakımından, iki grupta düşünebiliriz. Buna göre stoklar, perakendeciyi, toptancıyı, üretim faaliyetleri içinde çeşitli safhaları ve tedarik kaynaklarını birbirinden ayırır. Dolayısıyla, üretim faaliyetlerinin verimi artar, talebin zamanında karşılanması sağlanır. Talebin zamanında karşılanmasının, işletmeye sağladığı fayda, talebin zamanında karşılanmaması halinde ortaya çıkacak kayıplarla belirlenir. Bu kayıplar, kısa vadede karşılanamayan satışların, dolayısıyla satış kararlarının kaybı, uzun vadede, müşterilerdeki güvenin zayıflaması kaybıdır.

Endüstri işletmelerinde, girdi kalemi olarak stoklar, üretim faaliyetlerinin, daha düzenli şekilde devamını sağlar, üretim kapasitesinin, daha verimli kullanılmasını mümkün kılar, üretim faaliyetlerinin minimum maliyete sebep olacak şekilde planlanmasını ve bunun bir sonucu olarak da, toplam maliyetlerin, minimum düzeyde seyrini gerçekleştirir.

Stoklar, sağladıkları faydalar nedeniyle, tasarruf unsurlarıdır. Ancak, stokların aynı zamanda maliyet nedeni olmaları, sağlanan bu tasarrufların, stoklardaki artışlarla, doğrusal bir ilişki içinde artmadığını gösterir. Bu durumda, stoklara ilave edilen, her birimin sağladığı marjinal tasarruf, azalarak artar ve belli bir ölçüden sonra, stoklarla ilgili maliyetler, stoklardan sağlanan tasarrufları aşar. Rasyonel davranmak isteyen bir işletme, stokların sağladığı tasarruflarla, sebep oldukları maliyetler arasında, ekonomik bir denge kurmak suretiyle, kendisine minimum maliyete sebep olacak, stok seviyelerini tespit etmek durumundadır. Aslında stok kontrolünün esas gayesi, belirli bir stoku elde bulundurmak veya bulundurmamaktan doğan maliyetleri, minimum kılmak başka bir deyişle, elde stok bulundurmakla doğacak maliyetlerle, bulundurmamaktan doğacak kayıplar arasında, bir dengenin sağlanmasına çalışmaktır.

- Stokların Sınıflandırılması
Stoklar farklı durumlarda ve farklı amaçlarla elde bulundurulur ve stok terimi ile anlatılan unsurlar, aynı karakterde değildir. Bu yüzden, stok kontrolü konusunu incelerken öncelikle, stokların sınıflandırılması gerekir. Böyle bir sınıflandırma, çok çeşitli şekillerde olabilir. Burada, stokların üretim sürecindeki yerlerine göre sınıflandırılması gösterilecektir:

1. İşlem Öncesi Stoklar

- Hammaddeler
- Yedek Parçalar
- Satın Alınan Montaj Parçaları
- İşletme Malzemeleri

2. Yarı Mamul Stokları
3. Mamul Stokları
http://www.pargesoft.com/ Microsoft Dynamics NAV Global Partner

3 Kasım 2009 Salı

Basel-II Kriterleri ve KOBİ'ler

Ülkelerin Merkez Bankaları'nın bir araya gelerek oluşturdukları bir kuruluş olan BIS " Bank for İnternational Settlements " 1974 yılında Basel Komitesi'ni oluşturmuştur. Basel Komitesi 1988 yılında Basel-I standartlarını yayınlamıştır. Bu standartlar bankaların uyması gereken çalışma kriterlerini belirlemektedir. Söz konusu kriterler revize edilmiş ve bir takım eklemeler yapılmıştır. Basel-II adı ile 2007 başında uygulamaya girecek olan bu standartlar bankaların kredi kriterlerinde risk yönetimini ön plana çıkarmaktır. Risk odaklı kredi yönetimi beraberinde risk odaklı kredi fiyatlamasını getirecektir. Basel-II ile birlikte tüm bankalar riske göre fiyatlama yapacak ve taşıdıkları riskleri kredi fiyatlarına yansıtacaktır. Basel-II ile birlikte gelen en önemli değişikliklerden birisi de yurtdışı borçlanmada ülke ratinglerinin dikkate alınacak olmasıdır. Basel-I 'de OECD'ye üye ülkeler arasında bir fark gözetilmemekte idi, ancak Basel- II ile birlikte ülkemizin şu andaki rating notu olan B+ dikkate alınacaktır. Bu sadece ülkemiz için değil ratingi düşük bütün ülkeler için dış ticaretin finansmanında ve yurtdışı borçlanmada maliyetlerin artması anlamına gelmektedir.

Basel- II'ye Göre Firmalar Nasıl Değerlendirilecek?
Basel-II ile birlikte reel sektördeki firmalar bağımsız derecelendirme kuruluşları tarafından değerlendirilerek bir rating notuna sahip olacaklardır. Bu rating notları AAA-AA-A-BBB-BB-B-CCC-CC-C olarak sıralanacaktır. Bu rating belirlenirken firmanın finansal yapısı kadar yönetim ve organizasyon yapısı, kurumsallaşma düzeyi, insan kaynağı gibi niteliksel faktörler de dikkate alınacaktır.

AAA rating notuna sahip firmalar en düşük kredi fiyatları ile borçlanabilecekken C notuna sahip firmalar daha yüksek kredi faizleri ile borçlanabilecektir.

Basel-II'ye Göre KOBİ Nedir?
Basel-II' ye göre KOBİ tanımı firmanın yıllık cirosuna göre yapılmaktadır. Yıllık cirosu 50 milyon euroyu geçmeyen firmalar KOBİ olarak kabul edilmektedir. Söz konusu KOBİ bankadan 1 milyon euronun üzerinde kredi kullanırsa "Kurumsal KOBİ" 1 milyon euronun altında kredi kullandığı takdirde ise "Perakende KOBİ" olarak tanımlanacaktır. Bu sınıflamaya göre de kredi maliyeti değişkenlik gösterecektir.

Basel- II'de Teminatlar Nelerdir?
Mevcut sistemde kredi teminatları içerisinde yer alan müşteri çek ve senetleri ile ortak ve grup şirket kefaletleri Basel- II kapsamında teminat olarak kabul edilmeyecektir. Bu durum ülkemizdeki KOBİ'lerin genellikle müşteri çek ve senetlerini teminat olarak kullandıkları göz önünde bulundurulduğunda oldukça önem arz etmektedir.

KOBİ'ler Ne Yapmalı?
Basel-II Standartları 2007 yılında uygulamaya girecektir. Bu bağlamda 2007 yılındaki kredi değerlendirmelerinde 2006 yılının mali tabloları esas alınacaktır. Bu nedenle işletmeler finansal tablolarını uluslararası standartlara uygun şekilde uzman kişilere hazırlattırmalıdır. Mali tablolar düzenli, güvenilir ve gerçeği net olarak yansıtacak şekilde kredi derecelendirme kuruluşlarına verilebilecek şekilde olmalıdır. Kredi değerlendirmelerinde Net İşletme Sermayesi ( Dönen Varlıklar- Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar) önem arz edecektir. Firmalar Basel-II'nin öngördüğü teminat yapılarını oluşturmalıdırlar. Bu teminatlardan bir kaçı ; nakit, mevduat veya mevduat sertifikası, altın, ana endeksteki hisse senetleri, yatırım fonları, taşınmaz mal ipoteğidir. Firmaların uygun maliyetler ile kredi temin edebilmeleri için mali ve yönetimsel yapılarında gerekli düzenlemeleri en kısa zamanda yapmaları kaçınılmaz olmaktadır.

Microsoft Dynamics ERP yazılımlarının yeni ticaret kanunu ve Basel2 standartlarına tam uyumlu ERP yazılımları olduğunu biliyor musunuz?

Not: Bu yazı, http://www.itkib.org.tr sayfasından alınmıştır.

2 Kasım 2009 Pazartesi

Yeni Ticaret Kanunu Düzenlemeleri - BASEL II

Microsoft Dynamics ERP yazılımlarının yeni ticaret kanunu ve Basel2 standartlarına tam uyumlu ERP yazılımları olduğunu biliyor musunuz?


Türk Ticaret Kanunu ilk yürürlüğe girmesinden bu yana geçen 50 yıl sonra değişiyor. Her ülkede ekonominin tüm alanlarını, bütün sektörleri ve üretim faktörlerini etkileyen ve çoğu kere de oluşturan ya da oluşturulmasına dayanak teşkil eden TTK tasarısı esas olarak bildiğimiz klasik ticaret sektörünün değil, tüm iş dünyasının iş yapma biçimini düzenliyor.


2007 yılında Meclis’in gündemine gelmişti. Araya seçim girdi. Ama ilk kez bu seçimler öncesinde çıkarılan bir kanunla kadük olmaktan da kurtuldu. Şimdi yeniden gündemde. 2009 yılı bütçesinden sonra görüşülmesi bekleniyor ve yeni yılın ilk çeyreğinde kanunlaşacağı tahmin ediliyor.

Yeni kanun tasarısında ortya konulan amaç, kötü şirket yönetiminden kurallı iyi yönetime yani “corporate governance” geçmek, bu yolla şirketlerin rekabet gücünü artırmak.

Hatta yeni Türk Ticaret Kanunu, bankaların şirketlere kredi vermesini düzenleyen Basel-2 kriterlerini de aynen dikkate almış durumda. Şirketler artık daha şeffaf, uluslararası denetim standartlarına göre denetlenmiş bir şekilde daha kurallı çalışacak. Çalışmayana ise sanırız ekonomi ve ticaretin doğal olarak işleyen kuralları çerçevesinde tasfiye var.
 
http://www.pargesoft.com/

BUMERANG